28 derece – 12 derece aralığında gerçekleşecek Aslan burcunda Venüs retrosu hakkında detaylara girmeden önce Venüs ve Aslan üzerine, değerler üzerine biraz konuşalım. Venüs astrolojide iki burcu yönetir, bunlardan biri Terazi’dir ve buradaki yöneticiliği ikili ilişkiler üzerinden değer algısını oluşturmaktır, sevildikçe, beğenildikçe, tercih edildikçe, seçildikçe kendini değerli ve yeterli hissettiğimiz noktaları anlatır. Buradaki Venüs’ün öyküsü daha çok Aphrodite temasındadır, çoban Paris tarafından seçilmek en büyük arzusu haline gelen ve bunun karşılığında ona yine “güzellik, ilişki, haz ve şehvet” sunan Aphrodite burada Terazi yöneticisi olan Venüs’tür. Güzel olmak, seçilmek, sevilmek ve bu uğurda bazen kendi kimliğinden, benliğinden ödün verecek kadar “diplomatik” olmaya, bazen yüzeyselliğe kaçmaya ve kazanılan sevgi ve beğeniyi kaybetmemek uğruna fazlasıyla uyumlu, sevecen ama yüzeysel olmaya götürebilir bizi. Bu Venüs’ün “sevilme, seçilme ve beğenilme, ilişki içinde olduğunda kendi değerini bulma” arzusuyla yönlenen tarafıdır.

Boğa yöneticiliğinde ise işin içine “sahip olunanlar” girer. Bu maddi olarak sahip olmak dışında aynı zamanda “sahip olunan yetenekleri, değerleri, ‘benim’ dediğimiz her şeyi” yöneten taraftır. Burada haz ve mutluluk teması bir şeylere sahip olunca ortaya çıkar, para ile ilişkisi de buradaki Boğa vurgusundadır, zira toprak enerjisinde değer = sahip olmak üzerinden ilişkilendirilir. Bunun ileri versiyonu bırakmamak, fazla biriktirici olmak, ilişkiye de “öznel” yani “benim ilişkim” gözüyle bakmak, partneri metalaştırmak, yani “benim olan” için yoğun bir haz ve tutku duymak üzerine gider. Hazzı daha bedensel bir noktaya taşıdığı ve metalaştırdığı için de burada Venüs’ün “benim” temasını yoğunlaştırdığı ve kaybetmeyi kabul etmediği karanlık yüzünü görürüz, kaldı ki karşıt aksı Akrep’tir zaten.

Evet Venüs’ün ruhu bu iki burcun enerjisinde, bunun ardından bu karakteriyle şimdi konaklayacağı Aslan bedenini inceleyelim. Aslan için konu “parlamak, ışıldamak, gösterişli olmak, sahnede olmak, konuşulmak, görülmek” üzerine yoğunlaşır, onun bedeni var olan sahnede en görünen aktör olmalıdır, o sahnedeyse herkes onu izlemeli, onu alkışlamalı, onu sevmeli ve oyun onun etrafında dönmelidir, yani o “başroldür”.

Çünkü temelde “değer” algısı “egosu ve gururunun okşanmasına” bağımlı hale gelir, bunun için varını yoğunu ortaya koyabilir, en büyük oyunlarını oynayabilir, her oyunu jübile gibi taçlandırabilir. Günün sonunda da bu bir alev balonuna dönüşüp hem bu aktörü hem de bu oyuna maruz kalanları yakabilir. İşte Retro süreci bizim için bu anlamda dikkat istemekte.

Retro süreçleri ilişki, değer algılarının yerle bir olduğu afet süreci gibi değildir tabii ki, önce buradaki korku ve kaygı dalgasından biraz uzaklaşalım. Aslında bize sormaya çalıştığı iki temel soru var:

Her ikisi de doğru cevap değil çünkü altında ikisinin de ego var. Kendimizde kusur görüp üzerini maskelerle kapattığımız ama bize ait olan parçalarımızı bu retroda sevip, okşayıp, kendi kimliğimizden ödün vermeden, kendimizi olduğumuz gibi her parçamızla kabul ederek sahneye çıkmayı ve “onaylanmamayı” göze almayı, onaylanmasak da “ben böyleyim” diye neşeyle haykırmayı öğretecek bu Retro süreci bize. Yani konu aslında “kendimizle (Aslan) ilişkimiz (Venüs)”. Bizim kendi gözümüzdeki değer algımız.

Aslında kendimizle ilişkimiz düzgün olduğunda, değersizlik ve narsizm (ki bu da değersizlikle gelir temelde) arasındaki yolun ortasındaki denge noktasına ulaşabiliriz. Ne tamamen kendimizi değersizleştirecek kadar benliğimizden uzaklaşmalı ne de kendimizin bile ulaşamadığı yerlere koyduğumuz benlik ve ego kavramına doğru yol almalıyız, Venüs işin içindeyse Retro süreci “dengeyi bulmakla” ilgilenir özünde. Burada bu arayış çok dramatik yollara girebilir, Aslan söz konusu olunca hikayeler Yunan Tragedyaları’na da dönebilir, izlemesi güzel ama 2023 için biraz eski sanki 🙂

Şimdi bu bilgi ışığında ilişkilere döndürdüğümüz zaman objektifimizi, karşımıza şu çıkıyor: “benim egomu, değer algımı, “benliğimi”, kimliğimi yani “ben olmamı” engelleyen şeyler nelerdi ve neler olabilir?”

Aslında retro sürecinde ilişkiler konusunda daha fazla özen ve hatta başlamama önerisinin temelinde de bu var, algılar bozulabilir, değer algıları değişebilir, doğru algılanmayabilir, karşımızdakiler çok dramatik ve belki de gerçek olmayan maskelerle “kendilerini gizleyebilir” ve bunu biz de yapabiliriz, çünkü fazlasıyla kırılgan hale gelir benliğimiz ve gurur algımız.

İş böyle olunca da dürüstlük ve gerçeklik dediğimiz kavram bizi perde kapandığında zor duruma düşürebilir, ne biz eski biz olabiliriz ne karşımızdaki eskisi gibi kalabilir. İşte bundan ötürü daha çok “kendimizle ilişkimize” öncelik vermek mesele. Belki tek tek bakmak, hislerimizi, kalbimizi dinlemek -ki Aslan kalple de ilgilidir, heyecanlar, coşkular, çocuk yanımızdır- ve gerçek ilişkiyi önce kendimizle kurmayı öğrenmek için mükemmel bir dönem.

Venüs’ün Retro sürecinde dikkat çeken bir konu da Venüs’ün yöneticisi olduğu Terazi burcunun Antiscia burcu olan Balık’ta Satürn’ün de Retro yapıyor olması. Öte yandan Satürn de Terazi’nin yücelim yöneticisi, yani her iki yöneticisinin de yine ilişkilerle ilgili temalarda Retro yapıyor olması biraz dikkat çekmekte.

Bu durum kurban psikolojisine, sınırlarımızı ne kadar koruyamadığımız konulara, kendimizin sorumluluğunu hiçe sayacak kadar yaptığımız fedakarlıklara ve “adil olmayan ilişkilere” gerçek bir final perdesi sunacağının işareti. Bu konularda da dikkat çekecek önemli durumlar, olaylar ve “perde arkası gündemler” (Balık 12. Evin yöneticisidir ve bu nedenle gizlide kalmış konuların ortaya çıkması da mümkün) belirginleşebilir.

Evet sonuç olarak bu Retro süreci aslında odağımız “kaybetmekten çok korktuğumuz ve bu korku yüzünden değerimizi, benliğimizi, kimliğimizi yitirdiğimiz” her türlü konuya da ışık tutuyor. Madem öyle, kendimizle olan ilişkimizi mercek altına almak, değerimizi yeniden belirlemek, kendimize küstüğümüz veya kendimizi kusurlu bulduğumuz için sevemediğimiz yanlarımızla barışmak ve kendimize cömert olmak adına güzel.

Çünkü biz kendimize hak ettiğimiz değeri vermezsek, kimseden bekleyemeyiz.

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir